28 Mart 2008 Cuma

Usability ve Online Üyelik Formları


Ortalama bir internet kullanıcısı kaç online form dolduruyordur sizce,bir siteye üye olabilmek için ya da mail hesabı açtırmak için?

Yahoo, google, gmail den birer hesabımız olsa, amazondan, ebay den alışveriş yapsak, kitap almak için, parfüm siparişi vermek için sitelere üye olsak...Bir çok defa doldurduğumuz online formlarda tekrar tekrar istenen bilgiler, detaylar. Üye kazanmak, kullanıcı profili için mümkün olduğunca bigiye sahip olmak, crm yapabilmek için bir çok bilgi isteniyor kullanıcılardan. Her bilgi çeşidi için kullanılması mantıklı olan bilgi giriş yöntemleri var, çoktan seçmeli 'radio button' lar,'drop down box' lar. Böyle formaliteleri mümkün olduğunca çabuk atlamak isteyen kullanıcılar için formun kullanılabilirliliğini yüksek tutmak ve onların işini kolaylaştırmak gerekiyor. Örneğin bayan olduğunu söyleyen bir kullanıcıya askerliğini ne zaman yaptığı formu kalabalıklaştırmaktan başka bir işe yaramaz.

Geçenlerde kitap amak için kitapyurdu.com a üye olmaya çalıştım, bir sürü bigiyi doldurdum ve bir de kendime rumuz seçtim, ama seçtiğim rumuz zaten kullanılıyormuş, ne oldu dersiniz? Tüm yaptığım girişler yok oldu!!!Hepimiz için doldurduğumuz bir formu en baştan doldurmak eziyet gibidir. Ne yaptım ben de, çıktım siteden , bir daha doldurmadım formu.

İdeefixe ye girdim, üye olmak için istenen bilgileri doldurdum, kullanıldığını tahmin ettiğim bir rumuz seçtim, bu rumuzun daha önce kullanıldığına dair bir yazı geldi, ama önceden girdiğim üyelik bilgilerim yok olmadı. Ben de yeni bir rumuz seçtim, üye oldum ve kitabımı satın aldım. Üyelik formunu kullanılabilirlilik kurallarına uyarak hazırlamanın başarılı bir müşteri işlemi yani satış olarak geri dönmesi...Bu da Return of Investment(ROI) dedikleri, Usability ye yapılan yatırımın geri dönmesinin güzel örneklerinden beri.

21 Mart 2008 Cuma

Usability-Metodlar





Usability Engineering bir projenin içine nasıl gömülür, hangi aşamada hangi metodlar kullanılabilir, bir ihtiyaç için bir veya birden fazla teknik neden ve nasıl kullanılmalı gibi çok detaylı sorular oluştuysa kafanızda işte size çok faydalı bir kaynak.

Bazıları Macromedia Flash wen sayfasında kullanımının, kullanılabilirliliği olumsuz yönde etkilendiğini düşünse de ben amaca uygun ve abartsız şekilde kullanıldığında çok büyük fayda saplayacağına inanıyorum. Yukarıda göreceğiniz Usability metodlarının hangi aşamada ve hangi kaynaklarımız varsa/azsa kullanılacağını anlatan tabloya, http://www.usabilitynet.org/tools/methods.htm adresinden ulaşabilirsiniz. Tablonun üst tarafında, kaynaklarınızla ilgili seçimleri yaptıktan sonra , size hangi metod uyuyor görebliyorsunuz, üzerine tıklarsanız da metodu anlatan sayfaya yöneliyorsunuz. Ben genelde düz yazı şeklinde anlatılmaya çalışılan, eş zamanlı gidebilen ya da birbirini takip eden, alternatifli yöntemleri anlatan düzyazılar içinde kayboluyorum, kendim bir tablo yapma ihtiyacı duyuyorum, farklı durumlar için olabilecekleri renkli kalemlerle işaretliyorum...Bir sürü iş....

Çok faydalı, kesin göz atın!

19 Mart 2008 Çarşamba

Nice Things Work Better!

Memeliler temelde duyguları ile hareket eden canlılardır (Joseph LeDoux). Üzgünüm "romantikler", ama duygular nörokimyasal olaylardır ve nörokimyasalların beynimiz ve vücudumuzdaki sinirler ile etkileşimi ile meydana gelirler. Duygusal sistemimiz, kaslarımızı bile kontrol eder ve neurotransmitterlar sayesinde beynimizin çalışma şekli üzerinde etkisi vardır. Donald Norman, Emotional Design adlı kitabında, duyguların düşüncenin oluşmasında
nasıl etkin rol oynadığını hepimizi ikna edecek bir bilimsellikle anlatmış. Norman' a göre, insan hareketlerinin çoğu bilinçaltından kaynaklanır. İnsan bilinçli olarak farkına varana kadar aslında değerlendirmeler yapılmıştır bile, örneğin bir web sayfasına girip, renklerini ve genel tasarımını gördüğümüzde çoktan karar vermişizdir bir websayfasının güzel ya da çirkin olduğuna.

Kullanılabilirlilik kurallarına uyarak web sayfalarını yaratırken, anlaşılabilir kılmak adına tasarımında sadeliğin canını çıkarmamak gerektiğine inanıyorum. Milyonlarca web
sayfasının temel amacı, ya kendimizi, fikrimizi, bilgiyi paylaşmak, ya da satış yapmak, ya da ya da...Peki bu sayfaları birbirinden farklı kılacak olan nedir? Kullanılabilirliliğidir, kullanıcının işini ne kadar kolaylaştırdığıdır.
Peki bu kullanılabilir sayfaların arasından hangisini tercih ederiz: tabii ki gözümüze hoş geleni, gönlümüze hitab edeni!

Standart web kullanıcıları arasında yapılan araştırmaya göre web sayfasının genel değerlendirmesi içinde en baskın olan sayfanın güzelliğiymiş (Shenkman and Jonsson 2000) . Bence bu ilk anda çok etkili, ilk görüntü kullanıcıya cazip gelirse ilk puanı kazanıyorsunuz, sonraki puanlar ise kullanılabilirlilik sayesinde kazanılıyor. Yani sayfa istediği kadar güzel olsun, eğer sonrasında kullanıcıya eziyet çektiriyorsa, güzelliğin pek bir değeri kalmıyor. Estetik ve kullanılabilirlilik bir denge içinde olmalı.

Web sayfalarını oluşturan parçaların (yazı, resim, video, renkler..) birbirine doğru oranlanmasından oluşan harmoni çok mühim bir mesele. Renk seçimleri bu konuda çok etkin
bir rol oynuyor, her rengin farklı duyguları tetiklediği artık inkar edilemez bir gerçek.Önceki yazılarımdan birinde bahsettiğim yellow fade tekniğinde, neden sarıyı seçtiğimzin, gayet duygusal bir açıklaması var. Bir deney yapmışlar hatta, iki japon bilimadamı, Kurosu and Kashimura, bankaotomatlarının tasarımının kullanıcı üzerindeki etkilerini test etmiş. Dizaynı daha hoş olan otomatların kullanımı daha iyi sonuç vermiş. Bunun tamamen kültürel bir sonuç olduğunu, japonlarda estetiğin değerinin yüksek olduğunu ama kendi ülkesi israilde estetiğin kullanıcı üzerinde bu kadar önemli bir faktör olmayacağını düşünen Noam Tractinsky, deneyi kendi ülkesinde tekrarlamış ve sonuçlar hayret vericiymiş, çünkü estetiğin kullanım üzerindeki etkisi daha net bir şekilde çıkmış deney sonucunda karşısına.

Aslında estetik sadece websitesinin kullanımını etkilemiyor, tüm ürünler, tasarımlar üzerinde kullanılabilirlilik-estetik ilişkisinin bir denge içinde olması gerekiyor fikrimce.
Madem İnsan-Bilgisayar-İlişkisinden bahsediyoruz, estetiğin gözümüz ve sonrasında düşüncelerimiz üzerinde yarattığı etkiyi göz ardı etmemeliyiz. Estetik güzellik ürünü kulanılabilir kılan önemli faktörlerden biridir. Ama amacınız sadece bilgi vermekse, Usability Gurusu olarak adlandırılan Jakob Nielsen ın web sayfası tarzı bir sayfa da yapabilirsiniz (http://usability-hci.blogspot.com/)

Kurosu and Kashimura nın deneyleri ile ilgili detaylı bilgi: http://sigchi.org/chi97/proceedings/paper/nt.htm

11 Mart 2008 Salı

Bad Usability Calender 2008!

Sonuçta insan-bilgisayar arasında interaksiyon gerektiren her şeyin usability si olabilir değil mi?
Madem kullanıyoruz, madem bizden bir giriş yapmamızı, bir yere tıklayıp bir şey yapmamızı bekliyorlar, o zaman bunu bizim için kolaylaştırsınlar değil mi? Ayın üçünün hangi güne denk geldiğini görmek istiyorum, neden password girmek zorundayım, bu çok mu gizli bir bilgi?:)(Bkz. Aşağıdaki resim)

Masaüstü araçlar arasında en çok kullandıklarımdan biri takvim. Usability üzerine çalışan Netlife Research (hayır İstanbul’ da değil, Oslo’ daJ) firması 2005 yılından bu yana yılın en kötü takvimlerini seçiyor, her birinden bir ayı takvime koyuyor. Bilgisayarınıza indirebilirsiniz, 11 farklı dilde çıktı alabilirsiniz, maalesef Türkçe yok. Ben indirdim, masama astım. Linkleri: http://www.badusability.com/

10 Mart 2008 Pazartesi

The Yellow Fade Technique (YFT)


Birbirine linklenmiş bir sürü sayfa içinde gezinirken ve üstüne üstlük bir de değişiklik yapmaya çalışırken, “ben en son nerede değişiklik yaptım?!” diye kaybolanınız oldu mu? Ya da yaptığınız değişikliğin kabul edilip edilmediğinden emin olamadığınız uzun dakikalar geçirdiniz mi?

Kullanıcı deneyimini pozitif yönde etkileyen süper bir teknik var: The Yellow Fade Technique! Web arayüzü tasarımında kullanılan, kullanıcının işini çok kolaylaştıran, göze hitap eden ve dolayısıyla HCI nin alanına giren bir keşif. 37 signals firmasının Basecamp adlı ürünü sayesinde farkın vardık bu tekniğin.
Sayfada bir değişiklik yaptığınızda, örneğin mesleğinizi değiştirmek istedininiz, sayfa refresh ve reolad olmuyor, sadece değişiklik yaptığınız alan parlak sarıdan gittikçe solan sarıya dönüyor, sonra tam olarak eski haline.

Tekniğin usability anlamında olumsuz olduğunu düşünenler de var. Sarı olan alanın reklam benzeri bir görünüme sahip olması, fonksiyonunun anlaşılmaması. Flash la yapılan reklamlarda renkler değiştiği için,YFT nin kullanıldığı alanın flash reklamı olarak algılanabileceği ve genelde reklamlara karşı önyargılı olduğumuz ve bunları görmezden geldiğimiz için YFT nin de bu benzerliğin kurbanı olduğunu düşüneneler var(Crastinate by Jon Wiley). Ama onlar da kullanıcı arayüze aşina oldukça, bundan faydalanabileceklerini inkar etmiyorlar. Ben kullanıcının bu özellik hakkında bilgi sahibi olmasını sağladıktan sonra, kullanılabilirliğe olumlu etkisi olduğunu düşünenlerdenim.

Neden illaki sarı derseniz? Sarı renk: Sinir sistemini uyarır, dikkat çekicidir, eğer ekranınıza bakmadan sadece klavyeye bakarak bilgisayar kullanmıyorsanız, sarı renkle gösterilen değişikliği fark etmemeniz çok zor.
Sarı renk hafızayı harekete geçirir. Renk yelpazesinde en mutlu renktir, ama bunun konuyla ilgisi yok:)

Tekniğin nasıl işlediğini kullanıcı gözüyle görmEk isterseniz http://www.basecamphq.com/ adresinden ücretsiz kayıt olabilirsiniz.

Tekniği kendi sayfanızda uygulamak isterseniz:
http://www.yourtotalsite.com/archives/javascript/yellowfade_technique_for/Default.aspx
ya da http://amix.dk/blog/viewEntry/19029

9 Mart 2008 Pazar

Ver sarıyı mavinin üzerine , ne de güzel durdu!


Renkler tasarımın önemi bir parçası olduğu için, web arayüzü tasarımında renklerin doğru kullanımın dikkat etmemiz gerekiyor. Sizce Microsoft un arka planı neden mavidir? Gözümüzün yapısı sebebiyle en az tepki verdiği renk mavidir.Bu da maviyi geniş alanda en güzel arkaplan rengi yapar. Gözümüzdeki renk algılayıcılar, yeşil ve kırmızıya karşı çok hassastır, bu da bu renkleri ön planda tasarımınn ortasında kullanmayı mantıklı kılar.Bazı parlakrenkleri birlikte kullanmaktan kaçınmak gerekir. Parkak maviyi, yeşil ya da sarının yanına koyarsanız, birbirine geçişleri belirsizleşir.Parlak kırmızıyı parlak mavi ya da parlak yeşil ile kullanırsanız,görüntüde titreme olur. Bunun sebebi gözümündeki doğal lensin bu renkleri farklı noktalarda algılaması ve her bir rengi algılamak için, tekrar tekrar fokuslanmak zorunda kalmamızdır. Gözümüz ve gözün renkleri algılayışı ile ilgili daha sayfalar dolusu bilgi veriebilir. Renkleri algılamamız HCI nin önemli konularından biridir, hedefe uygun renk kullanımıusability & accesibility ( ulaşılabilirlilik) kuralları açısından da önemlidir. İnsanların 8-10% u mavi-sarıyı görmekte zorlanır. Küçümsenemeyecek bir oran değil mi! "Ver sarıyı mavinin üzerine , ne de güzel durdu" zihniyetini artık geride bırakmak lazım.Doğru renk kombinasyonunu yakalayıp yakalamadığınızı online test etmek ister misiniz? AccessColor (http://www.accesskeys.org/tools/color-contrast.html)http://www.wat-c.org/tools/CCA/1.1/index.html adresindeki Colour Contrast Analyser 1.1 u indirirseniz, yazılar/linkler ve arkaplan renkleriarasındaki kontrastınızı ölçebilirsiniz.
Renkleri doğru kullanarak kullanıcımızın ilgisini istediğimiz yere çekebilir, onu doğru yönlendirebiliriz. Ben Facebook un analizini yaptım, çıkan sonuçlar şaşırtıcı. Renk kontrastı ve renklerin parlaklığı kriterlere uymuyor.Arkaplan ve önplan renkleri tanımlanmmamış, bu da W3C standartlarına uymuyor. Forgot Password linki ile arkaplan kontrast oluşturmuyor. İlk kayıt için giriş yapılan kısımda istenen kişisel bilgiler de arka plan ile kontrast oluşturmuyor.Sitede kullanılan renklerin parlaklığı iyi puan adı, fakat renk kontrastı anlamında sınıfta kaldı.Bu Facebook un ziyaretçi almasını ve ziyaretçilerin üye olmasını engellemiyor. Ama renkler kullanıcıların o sitede nasıl hissettiklerini belirler. Renkler kullanıcı deneyiminin önemli bir kısmını oluşturuyor. Kişisel zevklere yer yok, beynin, gözün yapısı bu işin kurallarını beliriyor. Yükseklisans tezimi yazarken bana çok faydası olan Visualization (J.Brown,E.Earnshaw,M.Jearn, J.Vince) adlı kitapta arkaplan, textler ve çizgilerle ilgili en iyi ve en kötü renk bileşenlerinin yazılı olduğu bir tablo var. İlk fırsatta bu tabloyu softcopy hale getirip blogda yayınlamayı istiyorum.Benden bu sefer bu kadar teorik bilgi.Anlatacak çok şey var, çok detaylı ve kapsamlıbir konu bu, bu kadarcık yazıya sığdırmak oldukça zor.

I love my users!


Web sayfamız çok ziyaret alıyor!! Ziyaretçi başına tıklanan sayfa sayısında artış var, "ara" düğmesi de çok sık kullanılıyor!işte bu noktada bir durup düşünmek lazım. Ara düğmesini bu kadar popüler olması ve ziyaretçinin ziyareti sırasında çok fazla alt-sayfata tıklaması, kaybolduğunu ve yolunu bulmaya çalıştığını gösterebilir. Kullanıcınızı tanımıyorsanız, ona hiç sormadıysanız, "kendinizi onun yerine koyma" metodu da çok yanıltıcı ve yetersiz olacağı için, bu sorunlardan bihaber şekilde "websayfamız çok ziyaret alıyor, gelenler zaman harcayıp alt sayfalarda da geziniyorlar ama satış yapamıyoruz acaba neden?" sorusuna yanıt bulamazsınız.
Forrester Research Inc. yaptığı araştırmaya göre Fortune 1000 şirketleri yılsa 1.5-2.5 milyon $ arası bütçeyi design yenilenmesine harcıyorlar, hem de websayfasını kullanmayı ne kolaylaştırır bilmeden.Forrester'a göre, e-commerce siteleri müşteri nasıl satın alınacağını bulamazsa, satış potansiyellerini 50% lere kadar kaybedebilirler. Günümüzde bu alanda çok firma olduğuna ve her kuruşun da bir talibi olduğuna göre, önemli olan fark yaratmak, müşteri ihtiyaçlarına, düşünce ve hareket şekline göre, kullanılabilir bir site yaratmaktır. North Andover tarafından yapılan araştırmaya göre web sayfası ziyaretçileri zamanın 60 %ında istediklerini bulamıyorlar. Ben kendi adıma aradığımı, sabır sınırlarım içinde, bulamazsam o web sayfasından vaz geçiyorum, bir daha da girmek zorunda kalacaksam iki kez düşünüyorum.

Yazılarım boyunca sizi teorik bilgiler ile sıkmayı düşünmüyorum, korkmayın! Zaten yeteri kadar kitap ve internet üzerinde yazılı kaynak var bu konuda, her ne kadar çoğu ingilizce olsa da...
Yazının başında ne kadar kritik ve önemli olduğunu anlatmaya çalıştığım, kullanıcı ihtiyaçlarının ve kullanılabilirliğinciddiye alınmazsa, onca emeğin, paranın boşa gitmesinin işten bile olmadığı. Kaçınılmaz bir "hedef kitle kaybı" söz konusu. Örneğin ben, bankacılık işlemlerimi online yapıyorsam, faturalarımı online ödüyorsam, benim için bunu karmaşık yapan online bankacılık sitesine bir daha uğramam, hesabımdanki parayı da en anlaşılabilir online bankacılık sitesine sahip olan bankaya alırım. İşte bu kadar!

Blogta amaçladığım, bir kullanıcı olarak, usability & hci hakkında bilgi ve deneyimlerimi kullanarak,gözüme çarpanları, olumlu olumsuz, yaşadığım iyi kötü kullanıcı deneyimlerini sizinle paylaşmak,nasıl daha iyi olurdu diye düşünmek.

Kim korkar teknoloji den kitabının yazarı, Altı üstü tasarım blogunun sahibi Mehmet Doğan bana bu anlamda büyük ilham verdi, kendisi maalesef blogundaartık yazmıyor.Benim onun blogunu okumaktan aldığım zevki, sizin de benim blogumu okurken alacağınızı umuyorum. Diyeceğim odur ki "Kullanıcılarımız kim bileim, onları sevelim, dinleyelim!":) Güzel pazarlar dilerim.

7 Mart 2008 Cuma

Bekledim, bekledim ve unuttum, ben ne yapıyordum?!


Girdiği web sayfasının yüklenmesini beklerken, ekran karşısında uyuyakalanlar!Eller havaya!:)
Kullanıcılarda peygamber sabrı olduğu düşünülerek tasarlanmış/kodlanmış arayüzler, ister web olsun ister olmasın, zaten ilgisi çok kısa sürede dağılan kullanıcıları elden kaçırmak için güzel bir yöntem, eğer böyle bir amacınız varsa.
Usability Engineering' in temelde ilgilendiği konulardan biri kullanıcısının belli bir işi(task) ne kadar sürede yerine getirebildiği, arayüzün kullanıcının efektif çalışmasına ne kadar mümkün kıldığıdır. Bugün çoğumuzun çalıştığı açık ofis ortamlarında kullanıcının konsantrasyon süresi, çevre faktörleri nedeniyle , maksimum 5 dk imiş, ilgisini yaptığı iş üzerine yeniden toplayabilmesi ise 15 dk sürüyor. İnanılmaz değil mi? İşte tam konsantre olmuş, işinizi yaparken arayüzün sizi 10 dk beklettiğini düşünün... Kalkıp bir çay/ kahve alırsınız değil mi? Uçtu zar zor toplamdığınız güzelim konsantrasyonunuz.
Günümüzde hep bir koşturma içindeyiz, yapacak çok iş var, çok fazla da uyaran var, uyaranlara verdiğimiz tepkiler de zamanımızın çoğunu aldığı için, minimum zamanda çok iş yapmaya çalışıyoruz. Artık bir elektronik markete gitmek yerine, internet üzerinden ürün araştırmasını yapıp, alışverişimizi de bir e-ticaret sitesi üzerinden yapabiliyoruz. Ve bunu mümkün olduğu kadar seri şekilde yapmak istiyoruz. Gerçek mağazalarda bize yardımcı olan satış temsilcileri var, ama web sitesinde böyle bir imkanımız yok, o yüzden kullanıcıyı yönlendirmek gerekiyor, bu da kulllanılabilirlilik kurallarına uyan tasarımlar yapmaktan geçiyor. Steve Krug' un kitabının ismi çok şey anlatıyor: Do not make me think.

6 Mart 2008 Perşembe

Ne?Neden?Nasıl?


Merhaba!Uzun zamandır yapmayı düşündüğüm usability - HCI bilgi paylaşımı projesi, sonunda kafamda "ne zaman yapsam, vakit ayırsam da yapsam" -e halinden kurtulup, -de haline geçti.

En sonunda blog olarak yapmaya karar verdim, çünkü bir blog için tek yazı ile başlamak bile yeterli ve tarih akışını, düşünce ve yaşanmışlık sırasını vermek daha kolay. Hazır, kullanışlı, sade bir tasarıma sahipler.

Burada ne olacak ,bitecek, ben kimim, ne yapıyorum....
Usability (Kullanılabilirlilik) ve HCI-Human Computer Interaction ( İnsan bilgisayar ilişkisi) dünyada her geçen gün önemi daha fazla kavranan, kullanıcıya en doğru şekilde hitab etmemizi sağlayan, bilgisayar başında geçirilen zamanı mümkün olduğu kadar efektif hale getiren bir prensip. Yurtdışında firmalar kuruluyor, danışmanlık hizmetleri veriliyor, büyük firmalar laboratuvarlar kurarak, yatırım yaparak kullanıcıya en uygun arayüzleri yaratmayı hedefliyorlar. Arayüzden kastım, web ya da program arayüzü. Objelerin de usability si vardır, ama bu tamamen ayrı bir blog konusu olabilecek kadar geniş başka bir konu.

Usability ve HCI bazen kesişiyorlar bazen birbirlerinin altında yer alıyorlar, değişik bir ilişkileri var anlayacağınız ve daha bir çok konu ile bağlantıları var, örneğin insan beyninin algılama şekli , insan ergonomisi ve vs vs vs....Usability Engineering diye bir iş alanı var ki, yurt dışında bu alanda rahatça iş bulabilir hale gelinmiş.

Kullanıcı göz ardı edilerek yazılan, tasarlanan arayüzlerin kullanıcı tarafından kabul görmesi ve efektif çalışmaya mümkün kılması imkansız...Arayüz tasarımcılarının,"Kırmızı yapalım mavinin üzerine, bizim genel müdür bu renkleri sever" gibi yaklaşımlara maruz kalıp, tasarım yapmak zorunda kaldıkları günlerin geride kalacağını hep birlikte görebilmeyi umuyorum.